Şüphesiz en zor zamandayız ve de aşacağız
Korkmayın
Yılmayın
Bıkmayın
Varsınız Varolun
Kutlu geceden Kutlu sabaha
Emir Timur der ki: “ülkeler kılıçla alınır ancak adaletle korunur.”
Koçibey ilave eder ve der ki: “Devletin kudreti asker iledir, askerin ayakta durması hazine iledir, hazinenin geliri halk iledir, halkın ayakta durması ise adalet iledir.”
Sözlerin sahipleri Devlet kuranlar ve Devlet yönetenlerdir. Bu sözlere atfen diyoruz ki Türkiye’de en temelde bizi ayakta tutan yegane güç halktır. Halkın gücü ekonominin gücüdür, ekonominin gücü ordunun gücüdür.
Bugünkü resim: ABD sınırımızda bir terör ordusu tahkim ediyor. Ve bu terör ordusunun tek hedefi Türkiye. Bunun yanında Türkiye’de iç karışıklık çıkarmak için sürekli hareket halinde olan ve ülkemizde özellikle Suriyeli sığınmacılar üzerinden eylem ve faaliyet alanı açmak isteyen yabancı istihbarat unsurları var. Suriyeli sığınmacıların yoğun olarak yaşadığı bölgelerde içlerine sızmış olabilecek istihbarat elemanlarına karşı tüm kamu bürokrasisinin ve sivil toplumun uyanık olması önemlidir.
Hal böyle iken bizim ne yapmamız gerekiyor da yapmıyoruz veya yapamıyoruz?
ABD Doları acilen bir parametre olmaktan çıkarılmalıdır.
Türkiye IMF’siz IMF modelini dayatan neoliberal politikalardan kademe kademe uzaklaşmalı ve milli ekonomi teması işlenmelidir.
Halkın vergileri ile oluşan bütçe, servet sahiplerine değil halkın refahına hizmet edecek şekilde düzenlenmelidir.
Batı sermayesine şirin görünmek için açıklanan rakamlar sokakta heyecan ve umut uyandırmıyorsa, makro göstergelerdeki iyileşmeler Devleti ayakta tutan ‘adalet’ duygusunu pekiştirmiyorsa durup düşünmek gerekmez mi?
Türkiye için hanehalkını merkeze koyan milli bir ekonomi modeli oluşturmak zor değil. Bu topraklar bize bahşedilmedi. Her karışında şehit kanı var. Bağımsızlığına bu kadar düşkün bir millete ekonomik kölelik anlamına gelen neoliberalizmi reçete olarak dayatmak, sokakta, sofrada, evde ve iş yerinde ‘adalet’ duygusunu sorgulatır.
Üstelik sınırlarımızda bir ABD terör ordusu peydahlanırken..
Avrupa’nın bize sessizliğine de aldanmayın. Eğer Türkiye bugün göçmenlere Avrupa kapılarını açsa karşımızdaki Hıristiyan Birliği’nin bize ekonomi üzerinden nasıl saldıracağını herkes tahmin edebilir. Ne turizm ne ihracat ne siyasi ilişkiler ne de medya kalır ortada.
Demek ki bizim elimizi kolumuzu tutan birşeyler var..
Biz de diyoruz ki; elimizi kolumuzu bağlayan konuları çözümlemek için bir harekete geçmeliyiz.
ABD’yi sınırlarımıza kadar getiren ABD Dolarının gücünü kırmalıyız. Göçmen politikası üzerinden sessiz kalmak zorunda olan Avrupa’nın gerçek yüzü ile hesaplaşmalıyız.
Bunun için de ekonomi modelini neoliberalizm bataklığından çıkarıp bağımsızlıkçı bir yapıya kavuşturmalıyız. Nedir bunun yolu?
Kaynakları yerli firmalara akıtmak
İthal ikameciliği milli bir mesele haline dönüştürmek
BRICS gibi birliklere üyelik
Doların etkisini azaltacak karşılıklı para birimleri üzerinden bir dış ticaret modeli
İç tasarrufu teşvik edecek, özendirecek bir finansal sistem
Enflasyonu faiz ile değil aynı zamanda arz artışı ile kalıcı biçimde düşürecek bir üretim yapısı
Servet sahiplerinden alınacak servet vergisi ile dar gelir gruplarının rahatlatılması
Tüm bu ve benzeri politikalarla Türkiye’de sokağı rahatlatmak ve ‘adalet’ duygusunu pekiştirmek, Türkiye’nin gücüne güç katacaktır. Kimsenin şüphesi olmasın bu Devlet büyüktür. Milletimiz büyüktür. Ayağına taş değse ülkesi için canını feda etmekten çekinmeyecek bir millete, pragmatizmi yaşam şekli haline getirmiş ülkelerin neoliberal politikalarını dayatamazsınız. Bu gömlek bu millete uymaz. Örnekleri yakın siyasi tarihimizde mevcuttur.
SON SÖZ SÖYLEYELİM
AKSI DURUMDA
TEHLİKE DÜŞÜNDÜĞÜMÜZDEN
ÇOK DAHA BÜYÜKTÜR
BİZE BIR KEZ DAHA OSMANLI’NIN SON DÖNEMİ SONRASI DAĞILMA DAYATAN EMPERYALİZME KARŞI
KUVAY-İ MİLLİYE RUHU İLE HAYATIN BÜTÜN ALANLARINDA DERLENİP TOPARLANMAK
Ve Doları ve ekonomiyi derleyip toparlamaktan uzaga düştüğümüzde, mutfakta ve sofrada sıkıntının toplumun bütün kesimlerini çok ciddi etkilediği bu sürecin pozitif anlamda bir ümide dönüşmesini şayet çözemezsek bu sürecin Türkiye’miz için siyasi anlamda çok daha büyük zorlukların kapısını açacağını bilelim.