Siber Vatan

Yayınlama: 11.06.2023
A+
A-
Tarihin hızlı akışında gelişen teknoloji ve fiberoptik devrim, soğuk savaş dinamiklerinin de değiştiği bir dönemi getirmiştir. Elbette geride bıraktığımız dönemde konvansiyonel ordu ve mücadele tarzı devletlerin en güçlü mücadele alanıydı.
Süreç, hava, deniz ve kara gücünün etkin kılınması, sınır güvenliğinin fiziki olarak bu güçler üzerinden sağlanmasını esas alıyordu. Milli güvenlik kavramı bu temel değer üzerinden şekilleniyordu. Oysa fiberoptik devrim insanlığı yeni bir boyuta taşıdı.
Bugün devletler dijital boyutta da varolma adına müthiş bir mücadele içindedir. Sadece devletler değil devlet dışı küresel aktörler de bu mücadelenin tarafıdır. Bugün siber tehdit de terör, ekonomi ve değerlere yönelik tehditler gibi karşımızdadır.
Siber tehditler, yeni nesil analojik tip silahlarla dünyayı dijital üzerinden kontrol ederek, devletlerin sınırlarını dijital üzerinden aşarak bireye, topluma ve devlete tek merkezden müdahale etme kabiliyeti elde etmiş durumdalar. Bütün devletler bu tehdit karşısında ne yapmaları gerektiği noktasında bir arayış içindedirler. İnsan ve toplum yaşamının neredeyse her anına hükmeden dijital evren asimetrik bir savaş aracı olarak 7 milyar insanı kontrol altına almak üzeredir.
Bu dijital anafor, devletsiz, milliyetsiz bir dünya ile insanı dijital evren içinde tüm değerlerinden soyutlanmış Cyborg haline dönüştürmek istiyor. Soğuk Savaş dönemi milli güvenlik algısını yok ederek toplumu devletlerden bağımsız Milletleri savunmasız ve ülkeleri kendi içlerinden politika üretemez hale getirmek istiyorlar. İnsanlık bu dijital tehdide karşı ne yapmalıyız sorusunun cevabını aramaktadır. Fiziki sınır güvenliğimiz için sınırlarda verdiğimiz mücadele Hakkari’de, Hatay’da, Edirne’de, Kars’ta sınır güvenliğimizi sağlamak son derece önemlidir. Aynı şekilde dijital dünyada ve gökyüzünde uydu mücadelesi de bize hem yeni ufukları hem de tehdidin mantalitesinin değiştiğini göstermektedir.
784.000 km karelik toprak parçamızda sınır güvenliğimiz kadar, siber güvenliğimiz, uydu güvenliğimiz de, 21.yüzyılda ve 3.Bin yılda çok daha kıymetli hale gelecektir. Emperyalizmin bu dijital hamlesine karşı aktör olma konumunu elde etmeliyiz.
Nasıl ki konvansiyonel mücadele alanında Suriye’de, Libya’da, Kuzey Irak’ta emperyalizme karşı başarı sağlıyorsak, SİBER VATAN kavramının aklını, fikrini ve ruhunu konuşmak, cevaplandırmak ve eylem planını gerçekleştirmek zorundayız.
Siber Savaşlar, sadece devletler arasında değil, şirketlerin, terör örgütlerinin, istihbarat örgütlerinin de taraf olduğu küresel bir olgudur. Dolayısıyla burada önleyici tedbirlerin alınması ve milli güvenlik duvarlarının örülmesi gerekmektedir.
Milli Güvenlik Kurulu benzeri, Dijital Güvenlik Kurulu gibi bir kurumun da organize edilmesi ve yakın geleceğin ekonomik, istihbarat ve sokak eylemlerinin ana karargahı olacak Dijital Örgütler karşısında Dijital Savunma Gücü oluşturulması zaruri hale gelmiştir.
21 Ekim 2016 yılında ABD’ye yönelik DDoS saldırıları tarihin en yıkıcı siber saldırısı olarak kayıtlara geçmiştir. İnternet hızını düşüren bu saldırı sonucunda, nüfusun %78 internetsiz kalmış ve ülkeye maliyeti 7 milyar doları aşmıştır. Ekonomik zararının dışında, terör saldırıları, istihbarat savaşları, resmi kurumlara yönelik siber tehditler giderek daha karmaşık hale gelmektedir. Önü alınması zor bir alan olan siber evrende yapılması gereken önleyici güvenlik politikalarıdır.
Devletimizi dijital üzerinden kontrol etmek isteyenlere karşı, siber vatan stratejisini geliştirmek, eylem planını ortaya koymak ve bu anlamda küresel güç merkezleriyle hesaplaşarak, bilginin kaynağının bu topraklara ait olduğu bir model geliştirmek zorundayız.

Bir Yorum Yazın
Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.