İmamoğlu’na yakın bir TV kanalında, İmamoğlu’na yakın gazeteciler, Kılıçdaroğlu’nu aralarına aldılar, canlı yayında istifaya zorladılar.
Sonuç:
Programın son perdesinde neredeyse hepsi sıraya gireceklerdi, Kılıçdaroğlu’nun elini öpeceklerdi!
Belki öyle olmuştur, jenerikten sonrasını görmedik.
Neyse…
CHP’de “değişim” hikayesi neden tutmaz?
Çünkü…
Değişmesi gerekenler değiştiremez.
Çünkü…
Patlak lastikten stepne olmaz.
Çünkü…
Mikrop ile yara temizlenmez.
Hale bakın, sanki Kılıçdaroğlu tek başına kaybetti.
Aday gösterenler, sonuna kadar destekleyenler, ekranlara çıkıp “kesin kazanıyor” diyerek milleti kandıranlar, bunların payı yok mu?
Abidin’e söyleyin yüzsüzlüğün resmini çizsin!
Sanki seçimden önce uzaydaydılar.
Seçim sonrası Türkiye’ye indiler ve şaşırıyorlar.
Sadece 3 gün önce Türkiye’ye yakışan liderdi hani!
Birdenbire “diktatör” mü oldu?
Oysa anketçisi, gazetecisi, şarkıcısı, mankeni, oyuncusu, komedyeni ve artık daha kimler varsa hepsi hezimete ortak…
Birlikte kaybettiler.
Ama hesabı tek başına Kılıçdaroğlu’na ödetecekler!
Sonra “tertemiz” yola devam edecekler.
Olacak iş değil.
Kılıçdaroğlu “bırakmam” diyor.
Neye güveniyor?
-İmamoğlu’nun cesaretsizliğine…
Biliyor.
Karşısına çıkamaz.
“Ben adayım” diyemez.
Kuru gürültü…
Gerçek nedir?
CHP’nin kurultayı Kılıçdaroğlu’nun paşa gönlü ne zaman isterse o zaman toplanacak.
Kurultaydan hangi sonuç çıkacaksa onu da Kılıçdaroğlu önceden belirleyecek.
İmamoğlu liderlik peşinde koşuyormuş gibi yapıyor da…
Bu gidişle yerel seçimde İstanbul adaylığını da kaybedecek.
Bir türlü öğrenemediler ama yine söyleyelim.
Kılıçdaroğlu kimdir?
Siyasal muhalefetin ulaşabildiği zirvedir.
Toplanınca Kılıçdaroğlu ediyorlar.
“Gitsin” diyen muhalefet insanlarının tamamı “hezimette bizim de payımız var, yapamadık” itirafı ile ortalıktan kaybolacaklar mı?
-Hiç niyetleri yok!
Öyleyse Kılıçdaroğlu’na “bırak” demeye ne hakları var?