MERSİN VALİSİ ALİ HAMZA PEHLİVAN, MERSİN VALİLİĞİ, NİŞANTAŞI EĞİTİM VAKFI VE YAPAY ZEKÂ POLİTİKALARI DERNEĞİ İŞBİRLİĞİ VE KOORDİNASYONUNDA DÜZENLENEN ‘YAPAY ZEKADA ANADOLU BULUŞMALARI MERSİN’ PROGRAMINA KATILDI.
Mersin Valisi Ali Hamza Pehlivan, yapay zeka sistemlerinin çok hızlı bir şekilde gelişim göstererek yaşamın neredeyse tüm alanlarında yaygın biçimde kullanılmaya başladığını belirterek, “21. yüzyılın başlarından itibaren toplumun her kesiminden insanların günlük yaşamına dahil olan yapay zeka sistemleri, hayatın vazgeçilmez bir parçası haline gelmiştir” dedi.
Vali Pehlivan, Mersin Valiliği, Nişantaşı Eğitim Vakfı ve Yapay Zekâ Politikaları Derneği işbirliği ve koordinasyonunda düzenlenen ’Yapay Zekada Anadolu Buluşmaları Mersin’ programına katıldı. ’Ekonomik kalkınmanın itici gücü yapay zeka’ konulu toplantıda konuşan Vali Pehlivan, yapay zeka konusunun çok dikkat çeken, çok bahsedilen ve aynı zamanda çok da ilgi uyandıran bir kavram olduğunu söyledi. İnsanoğlunun tarih boyunca Allah’ın yarattığı beynin çalışmasını merak ettiğini ve ona benzer bir cihaz yapma gayreti içinde olduğunu belirten Vali Pehlivan, “Günümüzde de bu heyecan, bilim dünyasında etkisini sürdürmektedir. Ateşi keşfetmenin, tohumu keşfetmenin, topraktan üretileni artırmak için yeni icatlar yapmanın ve makineyi icat etmenin arkasında aslında bu arayış yatmaktadır. Hayallere dayalı arayışlar, insanın yeteneklerini yansıtan makineler tarih boyunca pek çok öyküde, resimde, heykelde betimlenmiştir. Milattan önce 4. yüzyılda yaşamış olan Aristoteles’in ’poetika’ kitabında, ’Esasında her insanın en büyük hayali elinde tuttuğu tüm aletlerin emriyle ya da ihtiyaç halinde kendi işini yapan bir zekaya sahip olmasıdır.’ ifadelerine yer vermektedir. Günümüzde bir hayli popüler olan ve neredeyse tüm alanlarda yer edinen yapay zekanın felsefi temelleri ve ilk somut adımları 17. yüzyıla dayandırılır. Zira 17. yüzyılda insan ve hayvan davranışlarını taklit eden otomatlar oluşturma yarışı başlamıştır. Bu yarış, dönemin felsefi bakış açısına da yansımıştır. 17. yüzyılın sonlarına doğru ortaya çıkan sanayi devrimi; buhar gücü kullanarak çalışabilen ilk makinenin icadı ile doğmuştur. Bu makine, dünya tarihinde yeni bir dönemin başlangıcı ve dünya tarihinde çok önemli sonuçlar doğuran bir değişime öncülük etmiştir” diye konuştu.
Makineyi icat edenlerin dahi bu icadın nerelere ulaşılabileceğini tahmin dahi edemediklerini kaydeden Vali Pehlivan, “Makineleşme süreci, elektrik ve seri üretim kapasitelerinin icat edilmesinden sonra toplumların gelişme göstergesi haline gelen sanayi toplumunu tetiklemeye devam etmiştir. Arayışlar devam etmiş ve otomatik çalışan makine hayalleri bilgisayarların icat edilmesine ve bilgi teknolojisindeki ilerlemelere yol açmıştır. Bu sayede işletmelerin otomatik makineler ve yazılım operasyonları yaygınlaşmaya başlamıştır” ifadelerini kullandı.
“Bu alanda en temel çalışmalar Anadolu coğrafyasında yapılmıştır”
Kayıtlarda genel olarak 17. yüzyıl esas alınmakla birlikte yapay zeka çalışmalarının başlangıcının, Anadolu’da, Şırnak Cizreli İsmail Ebul El-Cezeri’nin (1136-1206) asırlar önce geliştirdiği hidrolik makinalarına, robot çizimlerine kadar dayandığını vurgulayan Vali Pehlivan, “Tıpkı birçok diğer bilimsel alanda yapılan çalışmalarda olduğu gibi bu alanda da en temel çalışmalar yine Anadolu coğrafyasında yapılmıştır. Sibernetik ilminin kurucusu kabul edilen ‘İsmail Ebul-İz El Cezeri’, Şırnak-Cizrelidir. Sanayi devriminden 400 yıl kadar önce hidrolik makineleri icat etmiştir, robotik çizimler yapmıştır. Günümüzde İHA’lar, SİHA’lar ülkemizi milletimizi gururlandıran icatlardır. Bu çalışmaları yapan Selçuk Bayraktar Bey ve ekibi tarafından geliştirilen uçan arabaya ‘Cezeri’ ismini verilmiştir. Bunun sebebi sorulduğunda ise ‘Biz yola İsmail Ebul -İz El Cezerilerle’ çıktık demiştir.” şeklinde konuştu.
“Türkiye’de yapay zekaya dair ilk adım 1959 yılında atılmıştır”
Türkiye’de yapay zekaya dair ilk adımın, Ordinaryüs Profesör Cahit Arf’in 1959 yılındaki ’Makineler düşünebilir mi ve nasıl düşünebilir?’ konulu çalışmayla atıldığını dile getiren Vali Pehlivan, şöyle devam etti; “İnsan zekasının en önemli göstergesi öğrenebilme becerisidir. Dolayısıyla insan zekâsı örnek alınarak oluşturulmaya çalışılan yapay zekâ sistemlerinin temelinde de makinelere öğrenme becerisi kazandırma düşüncesi yatmaktadır. Yapay zekanın en önemli özelliği öğrendiklerini çok hızlı kullanabilmesi ve kalıcı öğrenmeler, data birikimi edinebilmesidir. İnsan zekasının taklit edilmesi sonucu ortaya çıkan ve en basit ifadesiyle makinelerin insan öğrenmelerini modellemesi olarak belirtilen yapay zekâ, tecrübelerden öğrenebilen, öğrendiklerini muhakeme edebilen, şekilleri, görüntü ve örüntüleri tanıyabilen, karmaşık problemlere çözümler üretebilen, lisanı anlayarak kelimeler ile işlem yapabilen ve bilişim dünyasına farklı bir bakış açısı kazandıran bir bilim dalıdır. Bugün itibari ile yapay zekâ, zeki makineler, özellikle de zeki bilgisayar programları oluşturan bilim ve mühendislik dalı haline gelmiştir. Temel beklenti, insan zekâsının karakteristik özelliklerini bilgisayara kazandıran algoritmalar geliştirmek ve problemlere insan gibi zeki davranışlar sergileyerek çözümler üretebilen sistemler geliştirmektir. Bu gelişmeler, yeni metot ve yöntemlerin keşfedilmesine yol açmıştır. Makine öğrenmesi, belirsiz bilgileri işleme, monoton olmayan bilgi işleme, gerçek zamanlı kararlar verebilme, geometrik modelleme, duygusal zekâ gibi arayışlara kadar gelmiştir.”
“Yapay zeka sistemleri, hayatın vazgeçilmez bir parçası haline gelmiştir”
Bilim insanlarının, insanın bir kopyasını yapamayacaklarını çok iyi bildiklerini ancak insan gibi davranan ve sürekli kendi kendisini geliştirebilen, hatta Ar-Ge dahi yapabilen makinelerin geliştirilebileceğini belirten Vali Pehlivan, “Yapay zekâ sistemleri çok hızlı bir şekilde gelişim göstermiş ve yaşamın neredeyse tüm alanlarında yaygın biçimde kullanılmaya başlanmıştır. 21. yüzyılın başlarından itibaren toplumun her kesiminden insanların günlük yaşamına dahil olan yapay zekâ sistemleri, hayatın vazgeçilmez bir parçası haline gelmiştir. Yapay zekâ uygulamaları ve yapay zekaya entegre edilen robotik teknolojiler, insanlığın hizmetine girmeye başlamıştır. Yapay zekayı diğer tüm teknolojilerden ayırt eden en önemli husus ise yapay zekanın öğrenebilen bir algoritmaya sahip olmasıdır. Son zamanlarda yapay zekâların yaptıkları ve yapabilecekleri üzerine haberlere hemen hemen her gün bir yenisinin eklendiğine şahit oluyoruz. Üstelik bu gelişim ve dönüşüm sürecini bizzat kendi hayatımızda da yaşar hale, tecrübe eder hale geldik. Artık yapay zeka elektrik ve internet gibi hayatımızın vazgeçilmez standartlarından biri olmaya başlamıştır. Sadece endüstriyel hayatta değil eğitim sektöründe, sağlık sektöründe, finans sektöründe, yönetim alanında, ticari hayatta, ulaşım sektöründe, askeri alanda ve diğer tüm sektörlerde bu teknolojinin yoğun olarak kullanıldığını görmekteyiz” dedi.
İş yerinde kullanılan bilgisayar tabanlı sistemlerden ev temizliğinde kullanılan elektrikli süpürgeye, yol güzergahını belirleyen araç navigasyon sisteminden yatırım işlemlerini düzenleyen banka hesabına, sipariş verilen alışveriş sitesinden arama yapılan telefona değin günlük yaşamda kullanılan pek çok uygulamada yapay zekâ sistemlerinden yararlanıldığına vurgu yapan Vali Pehlivan, şu ifadeleri kullandı; “Devletlerin kalkınma planlarını ve eğitim sistemlerini düzenlerken yapay zeka sistemlerini dikkate alması gerekmektedir. Bu yönde ülkemiz Türkiye de gerekli adımları ivedilikle atmaktadır. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın ’Ülkemiz adına yapay zekâ alanında insan odaklı yeni bir atılım yapmanın zamanı geldiğine inanıyoruz’ anlayışı ile 2021-2025 yıllarını kapsayan ’Ulusal Yapay Zeka Strateji Belgesi’ oluşturulmuştur. Cumhurbaşkanımızın bu konudaki ifadeleri, gidişata ışık tutacak bir değerlendirmedir. ‘İnsan odaklı bir anlayışla akıllı zeka konusundaki çalışmaları giderek arttıracağız.’ Bu vurgu çok önemlidir. Diğer birçok konuda ve birçok alanda olduğu gibi odak insan olursa bu konuda üretilecek eserler, ürünler, çalışmalar da insanlık için fayda üretecektir. İnsanlığın lehine olacaktır. Aksi takdirde kontrol dışı ve insanlığın aleyhine neticeler de ortaya çıkabilir. Tıpkı teknolojiyi de, savunma sanayinde gücü elinde bulunduran ve bunu insanlığın aleyhinde kullanan dünyadaki art niyetli ülkelerin yaptığı gibi. Bizim medeniyetimizin özünde var olan insan odaklı anlayışı bu alana da yansıttığımızda sadece ülkemizin değil, hem coğrafyamızın hem de bütün dünyanın lehine olumlu gelişmeler sağlanacaktır.”
Türkiye’nin yapay zekâyı bir tercih meselesi görmeyip, ’Dijital Türkiye’ vizyonu ve ’Milli teknoloji hamlesi’ doğrultusunda kalkınma hedeflerinin en büyük taşıyıcılarından biri olarak gördüğüne işaret eden Vali Pehlivan, “Yapay zekâ sistemlerinin ortak değerlerimize uygun olarak geliştirilmesini ve işletilmesini de kapsayan bir anlayışla tasarlanması suretiyle, köklü medeniyet tecrübemizle harmanlanmış yeni bir tekno-ekonomik atılım yaparak topyekûn insanlığa değer katma imkânımız bulunmaktadır. Bu doğrultuda ’Ulusal Yapay Zekâ Stratejisi’ ile yapay zekâ uzmanları yetiştirmek ve alanında istihdam etmek, araştırma, girişimcilik ve yenilikçiliği desteklemek, kaliteli veriye ve teknik altyapıya erişim imkânlarını genişletmek, sosyoekonomik uyumu hızlandıracak düzenlemeleri yapmak, uluslararası iş birliklerini güçlendirmek ile yapısal ve iş gücü dönüşümünü hızlandırmak olmak üzere 6 stratejik öncelik belirlenmiştir. Bu stratejik öncelikler kapsamında 24 amaç ve 119 tedbir belirlenmiştir. Ulusal Yapay Zeka Stratejisi ile 2025 yılı sonuna kadar, yapay zekanın Gayrı Safi Yurtiçi Hasılaya katkısını yüzde 5’e yükseltmeyi, yapay zekâ alanında 50 bin kişilik istihdam oluşturmayı, yapay zekâ alanında lisansüstü düzeyde mezun sayısını 10 bine çıkarmayı, uluslararası yapay zekâ endekslerindeki sıralamalarda ilk 20 ülke arasında yer almayı hedeflemektedir” diye konuştu.