Yavuz Hırsız Ev Sahibini Bastırmamalı!

Yayınlama: 22.06.2023
A+
A-
Bülent Turan Kimdir ? Bülent TURAN, 17 Ocak 1975’te Çanakkale’de doğdu. İlköğrenimini Lapseki 25 Eylül İlkokulu’nda, ortaöğrenimini Kartal Anadolu İmam Hatip Lisesi’nde yatılı olarak tamamladı. Lisans eğitimini Doğu Akdeniz Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde tamamladıktan sonra Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nde Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Anabilim Dalı’nda yüksek lisans eğitimi aldı. Lise ve üniversite yıllarında bir çok sivil toplum kuruluşunda ve öğrenci organizasyonunda görevler aldı. Kurucusu ve sahibi olduğu Turan Hukuk Bürosu’nun yöneticiliğini yaptı. Hukukçular Derneği’nde Yönetim Kurulu üyeliği görevlerini üstlendi. Bir çok sivil toplum kuruluşunda yöneticilik yaptı. AK Parti İstanbul İl Gençlik Kolları Başkan Yardımcılığı görevinin ardından iki dönem AK Parti İstanbul Teşkilatlanmadan sorumlu İl Başkan Yardımcılığı görevini yürüttü. 24. Dönem AK Parti İstanbul Milletvekili, 25. Dönem AK Parti Çanakkale Milletvekili olarak TBMM’de görev yaptı. 24. Dönem TBMM Adalet Komisyonu Üyeliği, AK Parti Grup Yönetim Kurulu Üyeliği yaptı. AK Parti Genel Sekreter Yardımcılığı görevini yürüttü. 26. Dönem AK Parti Çanakkale Milletvekili olarak yeniden seçilen Bülent Turan, AK Parti Grup Başkanvekili olarak görevini sürdürmektedir. Türkiye'de ve dünyanın bir çok ülkesinde kendi objektifine yansıyan fotoğrafları ve bu fotoğrafların hikâyelerini "Bir Mola" adını verdiği bir foto-kitapta derledi. İngilizce bilen Turan, evli ve iki çocuk babasıdır.

Her ne şart altında olunursa olunsun, Tabii Hukuk’tan gelen “başkasına zarar vermeme” kuralının toplum tarafından özümsenmemiş oluşu suç olgusunu ortaya çıkarmaktadır. Bir suç olgusu olarak ele alınan hırsızlık, sözlük tanımlarına göre, yazılı kanunlar ya da toplumsal meşruiyet düzeyinde mülkiyeti kendine ait olmayan bir nesneyi, izinsizce alıkoyma, kullanma, nesneden menfaat temin etme işidir. Hırsızlık suçunu düzenleyen 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda ise hırsızlık, “zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya
başkasına yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alınması” olarak tanımlanmıştır. Bu Kanun hükümlerinde ekonomik değeri olan her türlü enerji de
taşınır mal olarak ele alınmış ve hırsızlık eyleminin konusunu teşkil edebileceği belirtilmiştir.
Her suçun olduğu gibi hırsızlık suçunun da unsurları vardır. İlk unsur zilyedine ait taşınır malın bulunduğu yerden alınmasıdır. Bu unsur ile korunan mülkiyet, zilyetlik, malvarlığı ve haklarıdır. Şahıs başkasına ait zannettiği bir malı çalmak istemişse fakat bu mal kendisinin zilyetliğinde bulunan bir mal ise hırsızlık suçunun maddi unsurlarında bir hata meydana geleceğinden bu şahsın
hırsızlık suçu işlemesi söz konusu olmayacaktır. Suçun tamamlanması için çalınan maldan faydalanma şart değildir. Bizzat sanığın kendi eli ile alınması da zorunlu değildir. Herhangi bir şekilde hırsızlık suçuna konu malın zilyedinin egemenlik alanından çıkarılması yeterlidir. Hırsızlık suçunun unsurlarından diğeri taşınabilir bir malın söz konusu olmasıdır. Taşınmazlardan ayrılabilen ve ekonomik değeri olan parçalarda hırsızlığa konu olabilir.
Maddenin 2. fıkrasında taşınır mal tabiri genişletilerek ekonomik değer taşıyan her türlü enerji de taşınır mal statüsüne sokulmuştur. Elektrik enerjisi, sanayide veya başka alanlarda kullanılabilen çeşitli gazlar, yapay olarak üretilen ya da doğadan elde edilen buharlar hırsızlık suçunun maddi konusu olabilecektir. Hırsızlık suçunun bir diğer unsuru da faili ile ilgilidir. Her gerçek kişi hırsızlık
suçunun faili olabilir. Suçun mağduru ise hem gerçek kişiler hem de tüzel kişiler
olabilir. Bir diğer unsur, kendisine ya da başkasına bir yarar sağlama maksadına yönelik olan kasıttır. Kast, suçun maddi unsurlarını bilme ve istemeyi içerdiğinden failin bilerek ve isteyerek zilyede ait taşınır malı bulunduğu yerden almış olduğunda suç ortaya çıkmış olur. Hırsızlık suçu unsurlarından biri de hukuka aykırılık’tır. Esasen hırsızlık suçunda herhangi bir hukuka aykırılık  durumu belirtilmemiştir. Hakime ceza indirimi veya ceza vermeme yetkisi tanınmışsa da bunlar bir hukuka uygunluk nedeni değil, fiile bağlı bir cezasızlık veya indirim nedenidir.
Suçla mücadelede başvurulan hukuk politikası araçları arasında yer alan caydırıcılık ve yeniden topluma kazandırmanın günümüzde her bir bireyin huzur ve güvenliğinin teminini sağlamadığı görülmektedir. Bunun bir sonucu olarak hırsızlık, en fazla karşılaşılan suç tipidir.
Amerika’da güvenlik birimleri yılda ortalama 2 milyon hırsızlık vakası ihbarı almaktadır. 2012’de Türkiye’de 106 bin 346 adet evden hırsızlık vakası gerçekleşmiştir.
2012’de, New York’ta, 28.396 adet silahlı soygun suçu, 352.994 adet hırsızlık suçu işlenmiştir. Bu dönemde, Berlin’de 6.108 adet silahlı soygun suçu, 213.008 adet hırsızlık suçu işlenmiştir. İstanbul’un 2012 yılı suç istatistiklerine baktığımızda ise, ülkemizin en büyük metropolünde bir yılda 1.766 adet silahlı soygun gerçekleştiğini, 69.803 adet de hırsızlık suçu işlendiğini görmekteyiz.
Hırsızlık suçu işleme oranlarının bu kadar çok olmasının nedenlerinden biri mağdurların hırsızlığa karşı aldığı güvenlik tedbirlerin yetersiz olmasıdır. Bunun yanında, hırsızlık suçu için belirlenen cezaların yeteri kadar caydırıcı olmaması da hırsızlık olaylarının artmasına neden olabilmektedir. Hırsızlık suçu için öngörülen hapis cezasının az olması, hakimlerin hırsızlar hakkında tutuksuz yargılama kararı vermelerini zorlamaktadır. Bu sayede bir hırsız, halihazırda tutuksuz yargılanıyorken başka bir hırsızlık suçunu işleyebilmektedir. Ayrıca yargılama sonucu öngörülen hapis cezasının azlığından ötürü yaptırımın adli para cezasına çevrilebilmesi de hırsızların gözünü korkutmaya yetmeyebilmektedir. Evden hırsızlık, Anayasa’nın 21. Maddesinde belirtilen kişinin konut dokunulmazlığı hakkının ihlali olmasının yanında 17. Maddede de belirtilen kişinin dokunulmazlığını, maddi ve manevi varlığını da doğrudan etkileyen bir suçtur.
Evinde hırsızlık yapılan mağdurların bir çoğu, hırsızlık nedeniyle bir takım psikolojik rahatsızlıklara da yakalanmaktadır. Hatta hırsızlık suçunun
işlenmesinden dolayı oluşan kişi varlığı zararları ve esasen duyulan acı ve elem, çoğu zaman malvarlığı zararlarını geçebilmektedir. Kişinin hem barınma hem de güvenlik ihtiyacını karşılayan evi, hırsızlık sonrası korku ve endişe kaynağına dönüşebilmektedir. Özellikle kadın ve çocukların ciddi travmalar yaşadığı böyle durumlarda, yaşanan kaygı bozuklukları neticesinde mağdurlar, sürekli evlerine hırsız gireceği kaygısıyla yaşamlarını sürdürmektedir. En fazla işlenen hırsızlık olaylarını azaltmak için daha güçlü kapı-­‐pencere kilidi kullanmak, açık veya kapalı devre güvenlik kamera sistemi uygulamasını yaygınlaştırmak gibi bir takım güvenlik tedbirlerini arttırmanın yanı sıra yasama organı da cezaların caydırıcılığı ilkesi gereği, cezaları arttıran kanun
düzenlemelerini gerçekleştirmelidir.
Her ne kadar, mevzuatımızda çalınan malın değerinin az olması veya hırsızlık suçunun ağır ve acil bir ihtiyacı karşılamak amacıyla işlenmesi durumunda hakimlerin verilecek cezada indirim yapması veya hiç ceza vermemesi mümkün olduğu gibi hırsızların adli kontrol yöntemlerine başvurularak denetim altında tutulmasına karar vermeleri de mümkündür. Fakat uygulamada bunun örneklerine ne yazık ki çok rastlanılmamaktadır. Bu nedenlerle, Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türk Ceza Kanunu’nun konut dokunulmazlığının ihlalini düzenleyen 116. Maddesinde, hırsızlık hükümlerini düzenleyen 141. Maddesinde ve nitelikli hırsızlık hükümlerini düzenleyen 142. Maddesinde basit/küçük değişiklikler yaparak, net hükümler tesis ederek caydırıcı cezalar tesis edilebilir. Konut dokunulmazlığına teşebbüs edenin de cezalandırılabildiği, bir takım nedenlerle hapis cezasının geri bırakılmasına veya adli para cezasına çevrilmesinin önüne geçilebildiği, mağdura verilen maddi ve manevi zararın karşılanması Türk Borçlar Kanunu’nun 49. maddesine göre, ayrı dava açılması şartıyla mümkünse de hırsıza zararı tazmin cezasının şikayete bağlı olmaksızın kamu davası içinde yüklenebildiği, hırsızlığı meslek haline getirmiş kişilerin teknik takip araçlarıyla adli kontrol altında tutulabildiği, hapis cezalarının daha da arttırıldığı bir sistem
kurulabilirse hırsızlık vakalarında azalma yaşanacağını düşünülebilir. Ancak bu şekilde yavuz hırsızların ev sahiplerini bastırmalarının önlenebilir.
Fakat, suç işlemenin tamamen önüne geçilmesinin yolu sadece cezaları arttırmaktan geçmemektedir. Anayasada korunan temel haklardan biri olarak konut dokunulmazlığına yönelik saldırılar sonucunda oluşan zararların giderilmesine imkân tanımış olmak, hukuk düzenleri için, bireylerin emniyet ve huzurunu sağlamak açısından bakıldığında yeterli sayılmamalıdır. Cezaları arttırmanın yanında, hak bilincinin toplumsal ilişkilerin tümüne yayılmasına yönelik adımlar attığımızda, başkalarına ait olan ve onların emek vererek elde ettikleri şeyler üzerinde hak iddia etmeye dayanan hırsızlık eylemlerinin sonlandırılması söz konusu olabilir. Manevi hislerin zaafa uğramadığı, Peygamber Efendimizin Veda Hutbesi’nde “4 şeyi kesinlikle yapmayacaksınız” diyerek yasakladığı fiillerden birinin de hırsızlık olduğunu hafızasından çıkarmayan bir toplumda, her bir birey, kişilerin çalışması sonucu elde ettiği şeylerde nesnenin kendisinden çok emeğini kutsadığında ve başkasının malına göz dikmediğinde hırsızlık suçu işlenmesi son bulacaktır.
02.04.2013

resim yükle

resim yükle
Bir Yorum Yazın
Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.