GEÇTİĞİMİZ YILLARDA ÇAY TOPLAMAK VE GÜNÜ BİRLİK İŞLERDE ÇALIŞMAK İÇİN HATAY’DAN TRABZON’A GELEN ÖZBEKLİ MAHMUT GÜLŞEN, ASRIN FELAKETİNİN ARDINDAN YAKINLARI KAYBEDİNCE AİLESİNİ ALARAK TRABZON’A GELDİ.
Hatay’ın Antakya ilçesinin Ovakent mahallesinde 40 senedir yaşayan Özbek uyruklu Gülşen ailesi depremde bir çok yakınını kaybederken, deprem sonrası nereye gideceğini düşünen ailenin yardımına yazları çay bahçelerinde çalıştıkları Trabzonlu Metin Ertürk yetişti. Özbek aile Trabzon’un Sürmene ilçesinde Ertürk’ün amcasının evine yerleştirilerek tüm ihtiyaçları karşılandı.
Rusya’nın Afganistan’a işgali sonrası 1982 yılında çıkartılan kararname ile Afganistan’dan Türkiye’ye getirilen Özbek Türkleri Hatay’ın Antakya ilçesinin Ovakent mahallesine yerleştirildi. 40 yıldır bu mahallede hayatlarını devam ettiren ve nüfusları 20 bine ulaşan Özbek Türkleri 6 Şubat’ta 11 ili etkileyen depremde çok sayıda kayıp verdi. Özbek Türkleri’nin bir kısmı Ovakent’te kurulan çadırlarda hayatlarını devam ettirirken bir kısmı da Türkiye’nin çeşitleri yerlerine deprem sonrası göç etti. Bu ailelerden Özbek uyruklu Gülşen ailesi yazları çay bahçesinde çay topladıkları Trabzon’un Sürmene ilçesine gelerek hayırsever bir vatandaş tarafından bir apartman dairesine yerleşti.
“Aklıma Trabzon’dan Metin abi geldi o da bize kucak açtı”
Geçtiğimiz yıllarda çay toplamak ve günü birlik işlerde çalışmak için Hatay’dan Trabzon’a gelen Özbek uyruklu Mahmut Gülşen, asrın felaketinin ardından yakınları kaybedince ailesini alarak Trabzon’a geldi. Hatay’ın Ovakent mahallesinde yaşayan Mahmut Gülşen (31), geçtiğimiz yıllarda çay toplama ve günü birlik işlerde çalışmak için Trabzon’a geldi. Ailesini Hatay’da bırakarak Sürmene ilçesinde çalışan Gülşen, asrın felaketinin yaşandığı depremi Trabzon’da hissetti. Televizyondan duyduğu Kahramanmaraş merkezli deprem haberinin ardından Hatay’da yaşayan ailesine ulaşamayan Gülşen bir komşusunun yardımıyla ulaştığı ailesinin durumunun iyi olduğunu öğrenmesinin ardından yola çıktı. Depreminden 2 gün sonra Hatay’a ulaşabilen Mahmut Gülşen, eşinin ve çocuğunun durumunun iyi olduğunu ancak yakınlarının enkaz altında kalarak hayatını kaybettiğini öğrendi. Kardeşi Yunus Gülşen’in (29) ise enkaz altında kaldığı ve daha sonra kurtarıldığını öğrenen Mahmut Gülşen, ailesini alarak başka bir ilde yaşamaya karar verdi. Günü birlik işlerde çalışmak için geldiği Trabzon’da işvereni Metin Ertürk’ü arayan Mahmut Gülşen durumunu anlatarak yardım istedi. Özbek depremzede ailenin yardım teklifini geri çevirmeyen Metin Ertürk, Sürmene ilçesindeki Çamlıca mahallesinde bulunan aile apartmanındaki bir daireyi Gülşen ailesine açtı. Eşyalı dairenin eksikliklerini tamamlayan Metin Ertürk ve ilçe sakinleri, Özbekli Gülşen ailesine yuva oldu.
“Hiç düşünmeden kabul ettik”
Sürmene ilçesinde ticaretle uğraşan Metin Ertürk, hayır işini hiç düşünmeden kabul ettiklerini belirterek, “Mahmut kardeşimiz depremden önce Sürmene’ye birkaç arkadaşı ile birlikte çalışmak için Hatay’dan geldi. Bizde bir arkadaşın vesilesi ile tanıştık. Çay bahçesinde çalıştılar. Çok memnun kalmıştım. Depremde Mahmut buradaydı ama ailesi Hatay’daydı. Depremden birkaç gün sonra Mahmut beni aradı. O an hem sevindim hem de geçmiş olsun diye arayamadığım için içim burkuldu. Ağabeyim enkaz altında kaldı ama sağ salim çıkarttık dedi. Ama aynı köyde kayınvalidesi ile cenazelerinin olduğunu söyledi. Ağabey sana bir işimiz düştü dedi. Biz bir tek Trabzon’u biliyoruz bize bir ev ayarlayabilir misiniz biz oraya gelmek istiyoruz diye bir talebi oldu. Ayağımıza kadar gelen bu hayır işini hiç düşünmeden kabul ettik. Amcama ait bir ev vardı. Eşyalı ve boştu. Doğalgazı bağlı değildi. Hemen onu da bağlattık. Eksiklikleri tamamlayarak aileye gelin dedik. Şuanda misafirimiz, komşumuz oldular. Mahmut’un aklına ilk biz geldiğimiz için çok sevindik. Sadece Allah rızası için bunu yaptık. Sıcak bir ortam olmadı gerekiyordu çünkü 3 tane çocukları var” dedi.
“Köyümüz yerle bir oldu”
Hatay’ın Ovakent mahallesinde yaşayan ve günü birlik işlerde çalışmak için Trabzon’a gelen Mahmut Gülşen ise “Deprem sonrası mahallemizde büyük yıkımlar oldu. Çok kaybımız oldu. Eşimin akrabalarını depremde kaybettik. Deprem anında Sürmene’de çay gibi günlük işler yaptığım için burada yaşıyordum. Deprem olduktan sonra ailemi aradım ancak ulaşamadım. Sadece komşumuza ulaşabildim. Köyümüz yerle bir oldu dedi. Zaman kaybetmeden memleketime yola çıktım. 2 gün sonra Hatay’a ulaştım. Enkaz altında kalan kayınvalidemi ve akrabalarımızı çıkarttık. Onların defin işlemlerinin ardından gidecek bir yerimiz yoktu. Trabzon’un deprem bölgesi olmadığını biliyordum. Aklıma ilk olarak Metin ve Ertuğrul ağabeyi aramak geldi. İkisi de Allah razı olsun bize yardımda bulundular. Bizi Trabzon’a çağırdılar. Çok mutluyuz” şeklinde konuştu.
Yurtdışında çalışıyordu, Hatay’a geldiği gün depreme yakalandı
Yurtdışında çalışan Yunus Gülşen ise Hatay’a geldiği gün depreme yakalandı. Kayınpederinin evinde eşi ve çocuğu ile birlikte asrın felaketine yakalanan Yunus Gülşen, enkaz altından çevredeki vatandaşların yardımıyla çıkartıldı. Daha önce Karadeniz’de çay toplama işinde çalıştığını daha sonra yurtdışına çıktığını dile getiren Gülşen, yaşadığı o anları anlattı. Üstünde duvarların olduğunu fark ettiğinde umudunu kestiğini ancak çocuğunun aklına gelmesi ile tekrar kendine geldiğini dile getiren Yunus Gülşen, “Yurtdışında çalışıyordum. Depremden 3 gün önce Cuma günü Ankara’ya geldim. Oradan da otobüsle Hatay’a gittim. Pazar günü kayınpederimde misafirdi. O gece hava yağmurluydu. Eşim ’Bu gece burada kalalım yarın sabah gideriz’ dedi. Orda kaldık. Sabaha karşı depremin şiddeti ile uyandım. Bir ses duyuldu. O sesten dolayı çok korktuk. Binadan çıkmayı düşündük. Depremin son basamağına gelince hepimiz düştük. Eşim ve ailesini dışarıya çıkardım. O esnada binadan bir kiremit başıma düştü. Kendime geldiğimde üstümde duvarlar vardı. Yüzümden kan geliyordu. Kendimden umudu kesmiştim artık bir kurtuluşumun olmadığını düşünmüştüm. O an oğlum gözümün önüne geldi. Tekrar ayağa kalkmaya çalıştım. Allah razı olsun küçük baldızlarım geldi, üstümdeki duvarları kaldırmaya çalıştılar ama güçleri yetmedi. O anda fırıncılar geldi. Üzerimdeki duvarı kaldırdılar. Yağmur şiddetliydi. Çok üşüdük. Binaların çökmesi, kadınların çığlıkları vardı. Herkes can havliyle kaçıyordu. Hastaneye gittik. Baldızım ve bende kırıklar vardı. Hastaneden çıkınca anne ve babamın durumunun da iyi olduğunu öğrenince sevindim. Karadeniz’e daha önce gelip çay taşıma işinde çalışmıştım. Sonrasında yurtdışına gitmiştim. Depremden sonra ağabeyimle irtibata geçtik. Onların yanına gittik. Eşinin ailesinin enkaz altında kaldığını gördük. Çok zordu. Allah’a şükürler olsun Trabzon’a geldik. Kapımız herkese açık dediler, bizi çağırdılar. Dışarıda kalan ne kadar insan varsa hepsini alın gelin dediler. Bize doğalgazlı bir ev ayardılar. Bütün eksikliklerimizi tamamladılar. Elimize cebimize attırmadılar. Metin ve Ertuğrul ağabeylerden, diğer komşulardan Allah razı olsun. Sürmene’de dışarıya çıktığımızda hemen bizim depremzede olduğumuzu anlıyorlar. Bir eksiğimizin olup olmadığını soruyorlar. Kapımıza kadar gelip bize yardımcı oluyorlar” ifadelerini kullandı.