“Hayat” markasını hatıra diye sakladıkları evraklar korudu

KONYA’DA 66 YILDIR HİZMET VEREN VE ŞEHRİN TANINMIŞ MARKALARINDAN BİRİ HALİNE GELEN HAYAT TOSTÇUSU, DANONE FİRMASIN KENDİLERİNE AÇTIĞI “KULLANMAMA SEBEBİYLE HAYAT MARKASININ İPTALİ” DAVASINI KAZANDI.

“Hayat” markasını hatıra diye sakladıkları evraklar korudu
resim yükle
Yayınlama: 19.05.2023
A+
A-

Konya’da 66 yıldır hizmet veren ve şehrin tanınmış markalarından biri haline gelen Hayat Tostçusu, Danone firmasının kendilerine açtığı “Hayat” markasının “Kullanmama sebebiyle marka iptal” davasını kazandı. Babasından kalan tostçu dükkanını oğluna bırakmaya hazırlanan Hayat Tostçusu’nun sahibi Hasan Basri Sayı, “Uzun bir süreçle markamızın tescilini tekrardan kazanarak artık kaldırılamaz hale getirildi” dedi.

Konya’da 1957 yılında Mustafa Sayı tarafından 15 metrekarelik bir dükkanda açılan Hayat Tostçusu, yıllar içerisinde şehirde herkesin bildiği, şehir dışından gelenlerin de uğrayıp tost yemeye başladığı bir mekan oldu. Müdavimleri hiç eksilmeyen Hayat Tostçusu’nun ikinci kuşak sahibi olan Hasan Basri Sayı da, babası Mustafa Sayı’dan devraldığı “Hayat” markasını 1992 yılında markasını tescil ettirdi. Hayat Tostçusu, zaman içerisinde “Hayat” markasından dolayı ulusal firmaların da hedefine girdi. 2018 yılında Danone firması “Hayat” markasının amacına uygun kullanılmadığı ve bu markanın iptal edilmesi talebiyle Hayat Tostçusu’na karşı “Kullanmama sebebiyle marka iptal” davası açtı. Hayat Tostçusu’nun sahibi Hasan Basri Sayı (65) ise avukat olan oğlu Mustafa Sayı (30) ile birlikte firmaya karşı dava açarak hukuk mücadelesine girişti.

resim yükle

Hatıra diye sakladıkları belgeler davayı kazandırdı

Hasan Basri Sayı’nın davayı kazanmasındaki en büyük etken ise 1976 yılında vefat eden babasından kalan belgeleri hatıra diyerek saklaması ve kendi yaptığı tüm işlemlerle ilgili belgeleri muhafaza etmesi oldu. Bu hatıralar, dava sürecinde Hayat Tostçusu’nun kaç yıldır faaliyette olduğuna, günümüze kadar faaliyetine devam ettiğine dair delilleri oluşturdu. Belgeler arasında 1957 yılında baba Mustafa Sayı’nın dükkanı ilk açarken yaptığı kira sözleşmesinden, iş yerine alınan neredeyse tüm eşyaların faturaları bulunuyor.

“1990’lı yılların başlarında Hayat markasının tescillerini üzerimize yaptık”

Konya’nın en eski esnaflardan biri olduğunu ve işletmelerinin Konya’da fast food tarzında açılan ilk işletmelerden bir tanesi olduğunu anlatan Hayat Tostçusu’nun sahibi Hasan Basri Sayı, “Rahmetli babam Mustafa Sayı tarafından 23 Nisan 1957 tarihinde bu işletme açıldı. 1976 yılında babamın vefatından sonra işletmeyi ben devraldım. Şu anda aynı konseptte aynı ortamda işletmemiz devam ediyor. Fakat bu tip işletmelerin bir şehir değeri olduğuna inanıyorum ve bunların muhafaza edilmesi kanaatindeyim. Bundan dolayı Konya markası olma sevdasıyla uzun süredir ismimizle alakalı bazı gelişmeler söz konusu oldu. Yıllar önce ilk 90’lı yılların başlarında Hayat markasının tescillerini üzerimize yaptık. Fakat daha sonraki dönemlerde büyük bir firma olan Danone firması çeşitli müdahaleler neticesinde bu ismi kullanamadığımızı, mevzuata uygun davranmadığımızı ve bundan dolayı iptal edilmesinin gerektiğini iddia ederek İstanbul’da dava açtı. Sonuç itibariyle hem 3. nesil olarak benden sonra işletmeyi devralacak olan oğlum Mustafa Sayı hem de avukatım olarak dava sürecini yönettik. Markamızın tescilini tekrardan kazanarak artık kaldırılamaz hale getirildi. Bu da bizim için değerli, Konya için değerli olduğu için mutluluk duyduk” şeklinde konuştu.

resim yükle

“Eski belgelerinize, eski hikayelerinize sahip çıkın”

Davayı kazanmasındaki en büyük etkeni anlatan Hasan Basri Sayı, “Dava sürecimizde bizim örnek olmayı istediğimiz marka ve isimleri olarak kendilerini koruma altına alması gereken başta esnaflarımız olmak üzere, diğer iş adamları ve sanayicilere örnek olmayı çok arzu ettik. Bunları yaparken unutulmamalı ki avukatlarımız hiçbir zaman inanılmazı başaracak değildir. Sonuç itibariyle bizim hikayelerimiz, bizim belgelerimiz bu tip davaların kazanılmasına vesile olacaktır. Örneğin biz bu davada 1957’den beri rahmetli babamıza ait ilk kira sözleşmelerimiz, ilk motor ruhsatiyelerimiz, ilk malzeme alışlarımız gibi belgelerimiz mevcuttu. Biz bu belgeler ışığında 1957’den bu yana kesintisiz olduğumuzu belgeledik. Normalde ben gerçek usul bir esnafım. Bir şirket gibi süre geleneği olmamasına rağmen mirasçı olmam sebebiyle devam ettirdiğim için yasa beni bu noktada haklı gördü. 1957’den beri gerek bu markayı, ismi kullandığımızı gerekse işletmemizin aynı iştirakle devam ettiğini ispatladık. Önemli bir tavsiyede bulunmak istiyorum: bu tarz davalar açacak olan esnaflar hukukçularına dava açma talimatları verirken ellerine belge vermek zorunda. Onun için eski belgelerinize, eski hikayelerinize sahip çıkın diyorum” ifadelerini kullandı.

“Babamın evrak düzeni bu davada benim için gerçekten çok önemli bir fırsat oldu”

Hasan Basri Sayı’nın oğlu ve 3. nesil olan Avukat Mustafa Sayı, dava süreçlerinin her ne kadar 2018 yılında olsa da çocukluğundan beridir dava sürecinin devam ettiğini belirterek, “Dava sürecimiz her ne kadar 2018 yılının sonunda başlamış olsa da esasında bu davanın öncesi daha eskiye dayanmaktadır. Zira çocukluğumdan beri süregelen bir marka mücadelesinin içindeyiz. Burada önemle vurgulamak gerekir ki müvekkilim sadece bir müvekkilim değil babamdır. Bu davanın konusu da benim de taraf olduğum bir konudur. 2018 yılının sonlarına doğruydu, çocukluğumdan beri süregelen Danone firması ile bir çekişmemiz vardı. Sürekli olarak bizim markamızı ele geçirmeye çalışıyorlardı. Danone firması, İstanbul Anadolu 1. Fikri ve Sinai Haklar Hukuk Mahkemesinde markanın kullanılmaması sebebiyle iptal davasını açmıştı. Yerel mahkeme aşamasında mahkeme açılan davanın haksız olduğuna karar vererek firmanın açmış olduğu markanın iptali davasının reddine karar verdi. Bu davanın istinaf süreçleri başlamıştı. İstinaf da Ramazan ayı içerisindeydi, bizi haklı bularak Danone firmasının istinafını ret etti. Karara karşı temyiz yoluna gitmediler karar kesinleşti. Aslında bu dosyada kendim de bizzat taraf olduğum için tabii ki mutluluk hissettim. Fikri ve sinai haklar davalarında genellikle karşılaştığımız hususlar, insanların elinde belgelerin olmaması veya var olan belgelerin düzensiz olmasıdır. Lakin müvekkili olduğum babamın evrak düzeni bu davada benim için gerçekten çok önemli bir fırsat oldu. Hatta rahmetli dedemden kalma ilk kira sözleşmesi 1957 tarihli, 1958 yılına ait ilk meyve suyu presinin faturası, 1960 yılına ait meyve suyu sıkma makinasının faturaları da mevcuttur” dedi.

resim yükle
Bir Yorum Yazın
Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.