Kişi bildiğini yapar.
Efendim, biliyor ama yapmıyor.
Öyle bir şey yok!
Bilse yapardı.
Yapsa bilirdi.
Bilmek yapmaktır, yapmak bilmektir.
Mesele yapabilmektir.
İmamoğlu’nun diploması ile ilgili skandallar “gizem-gerilim dizisi” tadında devam ediyor.
Babada para bol…
Siyasetçi tanıdıklar da var.
Ne gireceksin sınava!
Hooop Kıbrıs…
Tenekeden tayyare bir okuldan Türkiye’nin en köklü üniversitesine zıplayıver.
Olsun, bitsin.
Kanunmuş, kuralmış, denklikmiş…
Kimin umurunda!
Üniversite diplomasını “sızıntı” yöntemiyle haksız ve hukuksuz şekilde İstanbul Üniversitesi’ne “sızarak” elde eden İmamoğlu bildiğini yapmaya devam ediyor.
Nasıl?
Cumhurbaşkanı adayı olacak ya!
Koskoca CHP’yi “önseçim” tiyatrosuna figüran yaptı.
Adına önseçim dedikleri de aday yoklaması…
Geçerliliği var mı?
-Yok.
Resmiyette karşılığı?
-O da yok.
Yoklama işte.
Kurultayda kimleri nasıl yokladıklarını gördük.
Yöntem belli…
Nakit yoklama!
Hikayeden bir önseçim tiyatrosu sonucunda “CHP’nin adayı benim” diyecek.
Yazık CHP’lilere…
Geçersiz diplomayı savunmak zorunda kaldılar.
Yetmedi, şimdi de “resmen geçersiz adaylığı” sindirecekler.
Mansur Yavaş’ın “o gün gelsin konuşuruz” tavrı bile İmamoğlu’nun “peşin adaylık” hevesinin bomboş olduğunu ortaya koymaya yetiyor.
Hiç emek harcamadan, ter dökmeden, hak etmeden, kanun, kural tanımadan hedefine ulaşmaya alışmış, bildiği bu, başka bir şey beklemek anlamsız.
Neyse…
Bir İstanbul masalının daha sonuna yaklaşıyoruz.
İmamoğlu, acaba bugünlerde CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olmasında ve hatta seçimi kazanmasında en büyük pay sahibi Canan Kaftancıoğlu‘nu nasıl afiyetle yediğini hatırlıyor mudur?