UNESCO DÜNYA MİRASLAR LİSTESİNDEKİ DİVRİĞİ ULU CAMİ VE DARÜŞŞİFASI’NIN RESTORASYONU SÜRÜYOR. 2024 YILINDA İBADETE VE ZİYARETE AÇILMASI PLANLANAN YAPIDA İNCE İŞÇİLİKLE ÇALIŞILIYOR.
UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ndeki Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası’nın restorasyonu sürüyor. 2024 yılında ibadete ve ziyarete açılması planlanan yapıda ince işçilikle çalışılıyor.
Sivas’ın Divriği ilçesinde 1228 tarihinde, Anadolu Selçukluları zamanında Selçuklulara bağlı Mengücek Beyliği döneminde Mengücek şahı Süleyman Şah’ın oğlu Ahmet Şah ve eşi Melike Turan Hanım tarafından yaptırılan Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası’nın dünyada eşi benzeri bulunmuyor. “Anadolu’nun Elhamrası” olarak bilinen ve aynı zamanda UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alan Tarihi Ulu Cami ve Darüşşifası, taş işçiliğinin en nadide ve ince örneklerini yansıtan motifleriyle de ziyaretçilerini kendine hayran bırakıyor.
2015 yılında başlayan ve çok titiz çalışmalar yürütülen restorasyonda artık sona gelindi. Tamamlandığında hem ibadete hem de ziyarete açılacak olan yapının binlerce turisti ağırlaması hedefleniyor.
Divriği Ulu Camii müezzini ve aynı zamanda eserin gönüllü mihmandarı Nail Ayan, yapı hakkında bilgiler verdi.
“Hiçbir motif başka bir yerde kendini tekrar etmez”
Ayan, eserin birçok anlamda dünyada tek olduğunu söyleyerek, “Uzaktan bakıldığında sadece camii olarak görülebilir ama yakına geldiğinizde bir kısmı darüşşifa olarak inşa edilmiştir. Anadolu Selçuklular’da bitişik nizamda yapılan tek eserdir. Bir kadın ile erkeğin yaptırmış olduğu tek eserdir. Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası’nın baş mimarı Mugis oğlu Ahlatlı Hürrem Şah’tır. Eserimizin iki tane ana özelliği vardır. Bunlardan birincisi eserin kapılarına içerisine her neresine bakarsanız bakın uzaktan bakıldığında simetri, detaya indiğinizde göreceli asimetri hâkimdir. Eserin ikinci özelliği ise eserin tamamında binlerce motif vardır. Ama hiçbir motif başka bir yerde kendini tekrar etmez. Bu da kâinattaki varlıkların tekliğinde yola çıkılmıştır. Allah’ın birliğine ve tekliğine vurgu yapılması adına baş mimar Ahlatlı Hürrem Şah, hiçbir şekli ve motifi bir yerde tekrar ettirmemiştir. Bu eser taş işçiliğinde zirve bir eserdir” dedi.
“Görmeden ölmeyin”
Bu eser için sloganlarının ‘görmeden ölmeyin’ olduğunu belirten Ayan, “Bu eser için çok söz söylenmiş. Ama en yakışanını Osmanlı döneminde yaşayan Evliya Çelebi Seyahatname kitabında zikretmiştir. ’Üstadı mermer, taşlara öyle emek sarf etmiştir ki taşları nakşı bukalemun eylemiş. Onu anlatmaya kalemler kırık, diller kasırdır, kısır kalır’ sözünü ifade etmiştir. Ama asıl sözü camiyi yaptıran Ahmet Şah ile yapan Ahlatlı Hürrem Şah eseri yapmaktaki ana gayeyi iki motif ile dile getirmiştir. Bu iki motifi de şu anda önünde durduğumuz Cennet Kapısı’nın üzerindeki ana kitabenin başlangıç ve bitiş noktalarına yerleştirmişlerdir. Başlangıç noktasında gül motifi, bitiş noktasında bülbül motifi vardır. Gül Peygamber Efendimizin simgesi, bülbül ise ilahi aşkın, Allah aşkının simgesidir. Yani biz bu camiyi gül ile bülbüle olan aşkımızdan yaptık denmektedir” diye konuştu.
“Şuursuz restorasyonları ortadan kaldırma restorasyonu”
Eserin tarihte birçok restorasyon gördüğünü belirten Nail Ayan, “Bu eser tarihinde çok restorasyon görmüş ama bir dönem çimentoyu kurtuluş vesilesi görerek bazı yerleri çimento vasıtasıyla kapatmışlar. Bu çimentonun altında kalan motiflerin tekrardan gün yüzüne çıkarılması bizi mutlu ediyor. Bugüne kadar çok restorasyon yapılmış ama şu anki restorasyon bugüne kadar yapılmış şuursuz restorasyonları ortadan kaldırma restorasyonu olarak nitelendirebiliriz. Yüklenici firmadaki arkadaşlarımız canla başla çalışıyorlar. Allah nasip ederse önümüzdeki yıl içerisinde tekrar ibadete ve ziyarete açılacaktır diye umut ediyoruz. Bizden sonraki nesillere hak ettiği şekilde kalması için sağlamlaştırmaları yapılıyor” şeklinde konuştu.