20 EKİM DÜNYA OSTEOPOROZ GÜNÜ
SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Ana Bilim Dalı Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Emre Kurtgil, düşük kemik kütlesi ve kemik yapısının bozulmasıyla karakterize olan osteoporozun, kemik gücünün bozulmasına ve kırık riski artışına yol açtığını söyledi.
20 Ekim Dünya Osteoporoz Günü nedeniyle bir açıklama yapan Dr. Öğr. Üyesi Kurtgil, osteoporoz ve osteoporozla ilişkili kırıkların yaşlı yetişkinlerde yaygın sakatlık ve yaşam kaybı nedenlerinden olduğunu belirtti.
Osteoporozun dünya genelinde yıllık 8,9 milyonun üzerinde kırığa neden olduğunu ve her 3 saniyede bir osteoporoza bağlı kırık meydana geldiğini hatırlatan Dr. Öğr. Üyesi Kurtgil, “Dünya genelinde 200 milyon kadını etkilediği öngörülen osteoporozdan 60 yaşındaki kadınların yaklaşık onda biri, 70 yaşındaki kadınların beşte biri, 80 yaşındaki kadınların beşte ikisi, 90 yaşındaki kadınların ise üçte ikisi etkilenmektedir” dedi.
Dr. Öğr. Üyesi Kurtgil, 50 yaş üzeri her 3 kadından biri, 50 yaşın üzerindeki her 5 erkekten birinin osteoporotik kırıklar yaşayacağına dikkat çekti. “Osteoporoz ya kemik yapımında azalma ya da kemik yıkımında artmaya bağlı veya her iki durum birlikte görüldüğünde ortaya çıkmaktadır” diyen Dr. Öğr. Üyesi Kurtgil, yaşlı hastalarda daha çok kemik yapımında azalmaya bağlı osteoporoz görülürken; menopoz sonrası kadınlarda kemik yıkımında artmaya bağlı osteoporoz görüldüğünü bildirdi.
Osteoporoz riskini artıran durumlar hakkında bilgi veren Dr. Öğr. Üyesi Kurtgil, şunları kaydetti: “Kadın cinsiyet, ileri yaş, menopoz, ailede osteoporoz varlığı, boya oranla kilonun çok düşük olması, düşük kalsiyum ve D vitamini içeren beslenme, başta kortizon olmak üzere bazı ilaçların uzun süreli kullanımı, hareketsiz bir yaşam tarzı veya uzun süreli yatak istirahati, alkol-sigara kullanımı, kronik hastalıklar, romatizmal hastalıklar ve kanser hastalığı osteoporoz riskini artıran durumlardır”.
Osteoporoz belirtileri
İlk kırık meydana gelene kadar genellikle hiçbir belirti vermediği için osteoporozun sessiz hastalık kabul edildiğini ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Kurtgil, şöyle devam etti: “Kırıklar kronik ağrıya, sakatlığa, depresyona, yaşam kalitesinin düşmesine ve yaşam kayıplarının görülme sıklığının artmasına neden olabilir. Sırt ve bel ağrısı, boyda kısalma, kemiklerin kolay kırılması, kamburluk başta olmak üzere omurganın şekil bozuklukları osteoporoz belirtileridir. Osteoporoza bağlı kırıklar en sık omurgada, ikinci sırada kalçada ve üçüncü sırada el bileğinde olmak üzere çeşitli bölgelerde görülmektedir. Omurga kırıkları gelecekteki kırık riskinin habercisidir. Kalça kırıkları ise genellikle düşme sonrasında meydana gelir. Sırt bölgesindeki omurga kırıkları, restriktif akciğer hastalığına ve önceden akciğer hastalığı olanlarda akciğer fonksiyonunun kötüleşmesine neden olabilir. Bel bölgesindeki omurga kırıkları erken doyma, iştah azalması, karın ağrısı, kabızlık ve şişkinlik gibi gastrointestinal semptomlara neden olabilir”.
Tanı-tarama
Dünya Sağlık Örgütü’nün osteoporozu, kemik mineral yoğunluğu ve T skorunu kullanarak tanımladığını vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Kurtgil, şöyle konuştu: “Kemik mineral yoğunluğu ölçümü kalça ve omurgada çift enerjili x-ışını absorpsiyometri (DXA) kullanılarak yapılmaktadır. Kemik mineral yoğunluğu ölçümü menopoza giren tüm kadınlara ve 65 yaş üzeri tüm kadınlara önerilmektedir. Osteoporoz açısından risk faktörü olan tüm gençlerde ve erkeklerde de kemik mineral yoğunluğu ölçümü tavsiye edilmektedir. Kemik mineral yoğunluğu ölçümü düşük çıkanlarda ve tedavi görenlerde yılda bir kez, risk faktörü yok ve kemik mineral yoğunluğu normal ise 2-3 yılda bir kez ölçüm yapılması önerilir”.
Tedavi
Osteoporozun tedavi edilebilir ve önlenmesi mümkün hastalık olduğunu anlatan Dr. Öğr. Üyesi Kurtgil, “Tedavide amacımız kemik kalitesini artırarak ve kemiği güçlendirerek kırık oluşumunu önlemektir. Osteoporozda beslenme, egzersiz, risklerin azaltılması ve ilaç tedavileri kullanılmaktadır” ifadelerini kullandı.
Önleme
Sağlıklı yetişkinlere osteoporozu önlemek için danışmanlık yapılması gerektiğine dikkat çeken Dr. Öğr. Üyesi Kurtgil, önleme stratejilerinin ise beslenme, egzersiz ve yaşam tarzı faktörlerini içerdiğini ifade etti. Beslenmede yeteri kadar kalsiyum ve D vitamini alımının gerekli olduğunu dile getiren Dr. Öğr. Üyesi Kurtgil, “Süt ve süt ürünleri olan yoğurt ve peynir tüketimi gibi kalsiyum içeriği zengin beslenme önemlidir. Sardalya, somon balığı, mercimek, fasulye, badem, fındık, fıstık, yeşil yapraklı sebzeler, susam, kurutulmuş meyveler de yüksek kalsiyum içeren besinler arasındadır. Menopoz sonrası kadınlar ve 70 yaşın üzerindeki erkekler için önerilen kalsiyum alımı 1200 mg/gündür. D vitamini için en önemli kaynak güneştir. 11.00 -15.00 saatleri arasında 15 dakika güneşlenmek gereklidir. Fakat güneşten yeterince yararlanılamıyorsa D vitamini takviyesi almak gerekebilir. Önerilen D vitamini alımı günlük 600 ila 800 IU’dur. Pek çok yaşlı yetişkin, özellikle de diyetle alımı düşük olanlar veya D vitamini eksikliği riski taşıyanlar (Örneğin evden dışarı çıkmayan hastalar) takviyeden faydalanır” açıklamasında bulundu.
Egzersiz
Özellikle yer çekimine karşı yapılan ve yük bindiren egzersizler yapılması gerektiğine vurgu yapan Dr. Öğr. Üyesi Kurtgil, “Haftada en az 3 gün 30 dakika düz zeminde yürüyüş osteoporoz açısından ideal egzersizlerden biridir. Ayrıca sırt ve bel için kas güçlendirici egzersizler, denge egzersizleri egzersiz programına eklenebilir” diye konuştu.