DİYARBAKIR, 33 MEDENİYETE EV SAHİPLİĞİ YAPARKEN, BÖLGEDE HÜKÜM SÜRMÜŞ TOPLUMLARIN MEZAR TERCİHLERİ VE RİTÜELLERİ TARİHE IŞIK TUTUYOR.
Diyarbakır, 33 medeniyete ev sahipliği yaparken, bölgede hüküm sürmüş toplumların mezar tercihleri ve ritüelleri tarihe ışık tutuyor.
İnsanlık tarihi için önemli bir yere sahip olan Diyarbakır, birçok medeniyete ev sahipliği yapmışlığıyla biliniyor. Bölgede hüküm süren toplumlar, inançlarına göre mezar tercihleri ve ritüellerini yerine getirerek günümüzde tarihe ışık tutuyor.
İnsanlar, statülerine göre hocker/cenin (anne rahmindeki halimiz)pozisyonundan, küp mezarlar, kremasyon( yakma) geleneğinden, çoklu kullanımlı anıt mezarlara kadar tercihlerde bulundukları tarihi kayıtlarda ve arkeolojik kazılar sonucunda yerini alıyor.
Dicle Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Eski Çağ Tarihi Anabilim Dalı Dr. Öğretim Üyesi İsmail Baytak, İHA muhabirine, Zerzevan Kalesi, diğer kültürler öncesinde ve biraz daha eskiye bakıldığında insanoğlunun ilk yerleşim alanlarından itibaren ölü gömme geleneğinin de varlığını gördüklerini söyledi.
Bir bölgede insan ve yaşam varsa inancın ve mezarında olduğuna değinen Baytak, yazı öncesi dönemlerde kendilerine en iyi bilgileri verecek olan verilerin mezarlar olduğunu dile getirdi.
“Kafatasları ve bedenleri ayrı hücrelerde bulunduğu tespit edildi”
“Neolitik dönemden itibaren ve Diyarbakır özelinde baktığımızda yakın bölgelerde Körtik Tepe örneği, Çayönü örnekleri var” diyen Baytak, “Bölgede aslında Türkiyenin en yoğun 150-160 höyük yerleşimi var. Bunlardan kazısı yapılanların ölü gömme geleneklerinden biz; bir toplumun kültürünü, sosyal statüsünü, insanların gelir durumuna göre nasıl gömüldüklerini ve buna benzer birçok şeyi öğrenmekteyiz. Kurtarma kazısı olarak başlanan Çayönü kazasında kafatası dediğimiz bir yapı var. Kafatasları ve bedenleri ayrı hücrelerde bulunduğu tespit edildi. Bir ritüel var. Yine ana rahminde olduğumuz şekilde, hocker pozisyonu diyoruz buna. Gömü tarzı oluşturmuşuz. Bazı gömülerde bunu görürüz. Bazen düz gömüler vardır” dedi.
“Beş bin yıllık bir süreçte ağırlıklı olarak küp gömü geleneğini görüyoruz”
Yine kent içi, kent dışı gömüler olduğunu aktaran Baytak, “Erken dönemde insanlar ölülerinden uzak durmak istemiyor. Atasını, büyüğünü yanında tutmak istiyor. Bu aslında şimdiki kültürlerde de var. Birkaç tane gömü tarzı var. Küplerin içerisinde de gömüler var. Erzak küpü yeri geliyor mezar küpü olarak da görülüyor. Tunç Döneminde Milattan Önce (MÖ) 3000’lerde 2000 de burada 5000 yıllık bir süreçte ağırlıklı olarak küp gömü geleneğini görüyoruz. Anadolu da çok var. Zerzevan’ında ölü gömme geleneği oldukça önemli veriler sunuyor. Orada ağırlıklı olarak kaya mezar geleneği görüyoruz. Sur içerisinde görevli olan kişilere ait olduğunu mezarları anlıyoruz” diye konuştu.
Normal vatandaşların mezarlarına ulaşmalarının mümkün olmadığını, kaya mezarları gördüklerini kaydeden Baytak, şöyle konuştu:
“Aile mezarları gördük. Bazen ikili, bazen beşli gömüler oluyor. Sonrasında mekan yeniden açılır, var olan mezar içeride başka yere bırakılır, sonrasında oraya ikinci bir gömü yapılır. Bu böyle tekrarlanır. 50-100-200-300 yıl. Bazen ikinci, beşinci kullanımlar görürüz. Bu da bize aile mezarı olduğunu gösteriyor. Bazen de bize sürpriz yapıp kitabesini de da veriyor. İlginçtir, kremasyon (yakarak) gömüde var. Anıt mezarlar var. Özel biriyse.”
İlginç olan ise Diyarbakır Arkeoloji Müzesinde kavuşan höyük diye bir yer olduğunu aktan Baytak, “Kavuşan höyükte kaplumbağalı mezar var. Bu çok ilginç ve dünyada ilktir. Kaplumbağalar ile birlikte iki tane gömüden bahsedeceğiz. Kazılarda bu şekilde ortaya çıkıyor. Kaplumbağalar acaba buraya düştü mü, sonradan mı konuldu gibi soru işaretlerini karşımıza çıkarıyor. Şunu gördük, kaplumbağaların çoğunu ritüel amaçlı. Kaplumbağa bilgeliği, zamanı, asilliği temsil eder. Orta Asya’dan da biliyoruz. 10 binlerde varlığını bildiğimiz ve ritüellerde kullanılan bir şeydir. Kavuşan höyükteki kaplumbağalı mezarlarda önemli mezarlar arasındadır” ifadelerinde bulundu.