KAHRAMANMARAŞ MERKEZLİ 7.7 VE 7.6 BÜYÜKLÜĞÜNDEKİ DEPREMLER SONRASI UZMANLAR, AFETZEDELERİN PSİKOLOJİK OLARAK DA ETKİLENDİĞİNİ BELİRTİYOR.
Deprem bölgesindeki görevlerinin ardından rutin yaşamlarına dönem kişilerde yaşanabilecek uyum problemlerine ilişkin konuşan uzmanlar, “Deprem bölgesinde farklı şekillerde çalışan insanlarımız var. Gördükleri manzaralar ve ya yaşadıkları olaylardan dolayı normale döndüklerinde uykusuzluk, mutsuzluk, keyifsizlik gibi belirtiler oluşabiliyor. Çok baskı yapıp ‘neler yaşadın, hadi anlat’ gibi ifadeler yerine kişiyi anlayıp yanında olabilmek önemli. 4 hafta geçtikten sonra da bunlar devam ediyorsa profesyonel destek alabiliriz” diyerek uyardı.
Kahramanmaraş merkezli 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki depremler sonrası uzmanlar, afetzedelerin psikolojik olarak da etkilendiğini belirtiyor. Bölgede büyük yıkım oluşturan depremler sonrası Türkiye’nin dört bir yanından arama kurtarma, sağlık, güvenlik, basın gibi birçok sektörden kişiler ve çok sayıda gönüllü bölgeye gitmişti. Esencan Hastanesi’nden Klinik Psikolog Büşra Yılmaz ve Psikiyatri Uzmanı Dr. Murat Aslan görevlerinin ardından bölgeden ayrılarak rutin yaşamlarına dönen kişilerde oluşabilecek etkilere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
“Gördükleri manzaralar travmatik olaylara neden olabilir”
Deprem bölgelerinde görev yapan kişilerde oluşabilecek psikolojik durumlara yönelik konuşan Psikiyatri Uzmanı Dr. Murat Aslan, “Deprem bölgesinde farklı şekillerde çalışan lojistik olarak ve ya birebir arama kurtarmada çalışan insanlarımız var. Özellikle arama kurtarmada çalışan insanlar gördükleri manzaralar ve ya yaşadıkları olaylardan dolayı belki kendileri de zaman zaman burada depreme maruz kalmalarından dolayı buraya geldiklerinde uykusuzluk, mutsuzluk, keyifsizlik gibi belirtiler oluşabiliyor. Uykuları bozulabiliyor, sıçrayarak uyanabilirler. Orada yaşadıkları olaylar sık sık akıllarına gelebilir. Bu onlarda bir süre sonra travmatik olaylara sebep olabilir. Belli bir süre bu kişiler uyum sağlamakta zorlanabilir. Sonraki dönemlerde eğer bu süreç birkaç hafta böyle devam eder ve hala oradaki yaşadıklarının ve gördüklerinin etkisinde devam ederlerse bu kişilerin profesyonel destek alıp gerekirse ilaç kullanması gerekebilir. Kişiler o anı anlatmak istiyorlarsa bunu birileriyle paylaşabilirler. Sıkıntıları anlatabilirler eğer o görüntüler kişileri travmatize ediyorsa normal işlerine dönmelerini, günlük hayatta aktivitelerle uğraşmalarını tavsiye ederiz. Çocukların da bu yaşanan olaylardan etkilenmemesi mümkün değil, onlara da bu yaşanan olayı aktarıp onların anlayabilecekleri şekilde anlatabiliriz. Deprem bölgesinden gelen vatandaşlarımız bize başvurdukları takdirde muayenelerimizden herhangi bir ücret talep etmiyoruz” dedi.
“Çok baskı yapıp ’neler yaşadın, hadi anlat’ gibi ifadeler olmamalı”
Depreme maruz kalan kişilere yaşadıklarını anlatma konusunda baskı yapılmaması gerektiğine dikkat çeken Klinik Psikolog Büşra Yılmaz, “Maalesef ki bir deprem felaketiyle karşı karşıya kaldık. Hepimiz bir şekilde dolaylı ve ya doğrudan depreme maruz kaldık. Bu durum sonucunda hepimizde bir takım psikolojik ve fizyolojik belirtiler ortaya çıktı. Fiziksel olarak baktığımızda kalp çarpıntıları, göğüste sıkışıklık gibi durumlar gözükürken psikolojik olarak da korku, kaygı, tepkisizlik, ani öfke patlamaları, uykuda problemler gibi durumlar otaya çıktı. Aslında bunlar hepimizin yaşadığı durumlar. Baktığımız zaman ani olarak gelişen durumlar karşısında anormal bir olaya karşı göstermiş olduğumuz normal tepkiler. Artık yavaş yavaş herkes normal hayatına dönmeye başlıyor. Bu süreçte de gündelik işlerimizi devam ettirmemiz gerekiyor. İşimize devam etmemiz yada günlük olarak devam ettirdiğimiz düzene dönmemiz gerekiyor. Bunları yaparken de sevdiğimiz, güvendiğimiz, ailemiz olabilir, bunlarla iletişime geçmemiz, onlarla bağlantı halinde olabilmemiz ve duygularımızı ifade etmemekten çekinmememiz önemli. Uyku ve beslenme gibi düzenlerimize dikkat etmemiz gerekiyor. Bunlar 4 hafta geçtikten sonra da devam ediyorsa ve rutin hayata dönmekte, işe gitmekte, arkadaşlarımızla görüşmekte güçlük çekiyorsak tamamen sosyal yaşantımızı etkiliyorsa bir profesyonel destek alabiliriz. Kişi anlatmak istemiyorsa, zorlamadan anlatmak istediği kadarıyla kişileri dinlemeliyiz. Çok baskı yapıp ’neler yaşadın, hadi anlat’ gibi ifadeler olmadan, şu an için yapabileceğimiz en makul şey; yanında olmak. Bu ifadeleri kullanmadan karşımızdaki kişiyi anlayıp yanında olabilmek aslında önemli olan nokta” diye konuştu.