SUBÜ KONUŞMALARI’NIN 44’ÜNCÜ KONUŞMACISI OLAN CUMHURBAŞKANLIĞI İLETİŞİM BAŞKANLIĞI DEZENFORMASYONLA MÜCADELE MERKEZİ KOORDİNATÖRÜ İDRİS KARDAŞ, “KÜRESEL MERKEZLER GERÇEK BİLGİNİN ARTIK OLMADIĞINI BİZİM ONLARIN ÜRETTİKLERİ YAPAY VE YANLIŞ BİLGİYLE YAŞAMAMIZ GEREKTİĞİNİ SÖYLÜYORLAR. BU BİLGİ BAZI ŞİRKETLERİN, ÇIKAR GRUPLARININ VE ÜLKELERİN MENFAATİNEYKEN GERÇEK BİLGİ HERKESİN MENFAATİNEDİR. GERÇEĞİN ÖLMEMESİ İÇİN MÜCADELE ETMEMİZ GEREKİYOR”
SUBÜ Konuşmaları’nın 44’üncü konuşmacısı olan Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi Koordinatörü İdris Kardaş, “Küresel merkezler gerçek bilginin artık olmadığını bizim onların ürettikleri yapay ve yanlış bilgiyle yaşamamız gerektiğini söylüyorlar. Bu bilgi bazı şirketlerin, çıkar gruplarının ve ülkelerin menfaatineyken gerçek bilgi herkesin menfaatinedir. Gerçeğin ölmemesi için mücadele etmemiz gerekiyor” dedi.
Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi (SUBÜ) tarafından düzenlenen SUBÜ Konuşmaları’nın 44’üncü konuşmacısı ‘Bilgi Kirliliğinde Yol Bulmak’ başlıklı söyleşiyle Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi Koordinatörü İdris Kardaş oldu. Moderatörlüğünü Sakarya Meslek Yüksekokulu Gazetecilik ve Habercilik Bölüm Başkanı Öğr. Gör. Zülfikar Özçelik’in üstlendiği söyleşide; dezenformasyon kaynakları, yanlış bilginin çekiciliği ve kullanışlılığı, teyit kaynaklarına duyulan ihtiyaç, toplumsal anlamda yanlış bilginin etkileri, merkezin çalışmaları ve Türkiye’nin gerçek bilgi için ortaya koyduğu çabalar konuşuldu. Söyleşinin tamamı üniversitenin YouTube kanalı SUBÜ Haber’den tekrar izlenilebiliyor.
Dezenformasyonun sadece Türkiye’nin değil dünyadaki birçok ülkenin ortak problemi haline geldiğini belirten Dezenformasyonla Mücadele Merkezi Koordinatörü İdris Kardaş, “Basılı ve görsel medya sistemi içerisinde bir kontrol mekanizması vardır. Örneğin bir gazete birçok süreçten ve revizelerden geçerek hazırlanıyor. Kasıtlı bir durum yoksa pek yanlış bilgiye rastlanmaz. Çünkü bu bir itibar kaybı anlamına gelir. Bu durum televizyon için de geçerlidir. Kanallar kontrollüdür. Bant yayınlarında uygun olmayan yerler kesilir. Buralardaki kontrol doğru bilgiye ulaşmak ve daha itibarlı olmak adına mümkün mertebe sağlanır. Yalan haber de elbet oluyor ama bunlar genellikle belirli bir ideolojik kitleye hitap eden ve yönlendirme amacı güden yerlerde söz konusu. Bu tarz yayın yapanlar verilecek cezaları da önceden kabul ediyorlar” diye konuştu.
“Yanlış bilgiler insan psikolojisini de etkiliyor”
Sosyal medyanın ortaya çıkmasıyla kontrol mekanizmasının ortadan kalktığını söyleyen Kardaş, “Telefonlar ve mobil cihazlarla artık herkes gazeteci ve genel yayın yönetmenine dönüştü. Yazdıklarının ya da söylediklerinin doğru ya da yanlış olduğunu göz etmeden, farkında olarak ya da olmayarak yanlış bilgi sosyal medya kullanıcıları tarafından yayılıyor. Burada üretilen yanlış bilgiler bir şekilde kamuoyuna ulaşıyor. Eğer bunları düzeltecek birileri ya da bir kurum varsa düzeltiyor, yoksa yalan kartopu şeklinde büyüyerek daha da ileri boyutlara ulaşıyor ve yanlış bilgi olarak kalıyor. Bunu düzeltmek ise çok mümkün olmuyor. Dezenformasyonun bu kadar artmasının en temel nedeni elbette sosyal medyanın varlığı. Ancak doğru kullanıldığı ölçüde hoşça vakit geçirilecek ve bilgi paylaşılacak bir alan sosyal medya. Merkezimiz özellikle doğrulama işi yapmak zorunda kalıyor. Çünkü sosyal medyada bir takım yanlış bilgiler dolaşmaya başlıyor ve bu bilgiler insanların psikolojisini, fikrini ve oy verme davranışlarını bile etkiliyor. Doğru bilgiyi almak bir insan hakkı. Bunun için bilgi kirliliğinin önlenmesi gerekiyor” şeklinde konuştu.
“Doğru bilgiye ulaşmak gittikçe zorlaşıyor”
Temiz bilgi ortamının oluşması ve medya okuryazarlığı eğitimleriyle konvansiyonel ve sosyal medyanın doğru ve verimli kullanılması için çalıştıklarını kaydeden Kardaş, “Herkesin doğru kullanmaya başlamasıyla artık yalan ve yanlış bilgi cazip hale gelmemeye başlayacak. Bunların çok fazla olmasının nedeni genel olarak sansasyonel, çarpıcı ve ilgi çekici olmaları ve etkileşim almaları. Biz doğruluğundan şüphelendiğimiz bilgiler üzerinden bunların doğruluğunu teyit edecek bir mekanizma geliştirdik. Deprem sürecinde dezenformasyon bültenleri şeklinde bir çalışma yaparak bunları günlük yayınladık. Bilgilerin doğrusunu sosyal medya hesaplarımız üzerinden yayınlıyoruz. Bu anlamda konvansiyonel medyayı da kullanıyoruz. Bu işimizin bir boyutu ve açıkçası en çok ihtiyaç duyulan boyutu. Günümüzde doğru bilgiye ulaşmak gittikçe zorlaşıyor. Örneğin en çok kullanılan bilgi kaynaklarından Wikipedia bile açık bir kaynak ve yüzde 100 doğru bilgiler içermiyor” ifadelerini kullandı.
“Gerçeğin ölmemesi için mücadele etmeliyiz”
Yanlış bilgiyi plastik atıklara benzeten Kardaş, “Yanlış bilgiler de plastikler gibi uzun yıllar bir yerde kalıyor ve bir tehdit oluşturuyorlar. Bize ısrarla gerçeğin öldüğünü, itibarsızlaştığını ve gerçek diye bir şeyin kalmadığını dayatıyorlar. Bu bir kabul olarak önümüze sunuluyor. Bununla mücadele edemezsiniz ve gerçeği diriltemezsiniz deniliyor. Bilgi kirliliğiyle yaşamaya mahkûm olduğumuz dayatması söz konusu. Küresel alanda bilgi ve algı üreten merkezler, çıkarlarına olan ve kendi ürettikleri gerçeğin doğru olduğunu bizlere dayatıyor. Bu bilgiler onları daha fazla ayakta tutuyor ve güçlendiriyor. Gerçek bilginin artık olmadığını bizim onların ürettikleri yapay ve yanlış bilgiyle yaşamamız gerektiğini söylüyorlar. Bu bilgi bazı şirketlerin, çıkar gruplarının ve ülkelerin menfaatineyken gerçek bilgi herkesin menfaatinedir. Gerçeğin ölmemesi için mücadele etmemiz gerekiyor. Ülkemiz her platformda gerçeğin ve hakikatin sesi olarak bunu dillendirmeye çalışıyor” dedi.